|
Uluslararası Arka Plan
Alt Başlıklar:
Birleşmiş Milletler
Kadına yönelik aile içi şiddet, uluslararası toplumun gündemine kadının insan hakları kavramı çerçevesinde girmiştir. Birleşmiş Milletler 1975-1985 yıllarını “Kadın On Yılı” ilan etmiş ve bu süreçte özellikle uluslararası kadın hareketinin de etkisi ile kadına yönelik şiddet konusunda uluslararası norm ve standartlar belirlenmiş ve raporlar hazırlanmıştır.
1979 yılında kabul edilen ve Türkiye’nin 1986 yılından bu yana taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi ( CEDAW) kadın-erkek eşitliğinin yasalar önünde olduğu kadar fiilen de sağlanmasını öngören ve kadının insan haklarının anayasası olarak anılan bir düzenlemedir. Sözleşme, taraf devletlere “erkekler ile kadınlar arasında tam eşitliğin sağlanması” için gerekli yasal ve idari düzenlemeleri yapma ve bu düzenlemeleri hayata geçirme diğer bir deyişle kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasını engelleme yükümlülüğü getirmektedir.
Başa Dön
CEDAW
CEDAW Komitesinin 1989 tarihli 12 Nolu Tavsiye Kararı’nda kadınların şiddetten korunmasının üye devletlerin yükümlülüğünde olduğu belirtilmiş ve ülke raporlarında bu yönde geliştirilen tedbirlerin rapor edilmesi istenmiştir. 1992 tarihli 19 Nolu Tavsiye Kararı’nda ise, kadına yönelik şiddetin cinsiyete dayalı ayrımcılığın bir sonucu olduğu açıkça beyan edilmiş ve şiddetin en önemli nedenlerinden biri olduğu vurgulanmıştır.
1993’de Viyana’da gerçekleşen Dünya İnsan Hakları Konferansı ile “kadının insan hakları” kavramı BM belgelerine girmiştir. Konferans Deklerasyonu kadın-erkek eşitliğini, kadınların özgürlükleri ile şiddet ve ayrımcılıktan uzakta bir yaşam sürdürmeleri hakkını, insan haklarının bir parçası olarak tanımlar. Ayrıca, kadın ve kız çocuklarının maruz kaldığı cinsiyet temelli şiddet, doğrudan ve dolaylı ayrımcılık ve sömürü ile bunları haklı gösteren önyargıların, geleneksel, inançsal, töresel uygulamaların tasfiye edilmesi gereğini tanımlar, kadının insan haklarının korunması ve teşvik edilmesini sivil toplumun, devletlerin ve uluslar arası toplumun görevi olarak tanımlar. (1993 yılında yapılan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konferansı ve Deklerasyonu) Kadın hareketinin yoğun çabası ile Viyana İnsan Hakları Bildirgesi’nde kadına yönelik şiddet ve kadının insan hakları konusunun yer alması, BM Genel Kurulunda “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi”nin kabulü için itici bir güç olmuştur.
1995 yılında Pekin’de düzenlenen 4. Kadın Konferansı’nda kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu’nda, kadına yönelik şiddetin kadınların insan hakları ihlali olduğu benimsenmiştir.
“Kadına yönelik şiddet, erkeğin kadına karşı ayrımcılık yapması ve tahakküm etmesine neden olan ve kadının tam gelişmesi önünde engel kabul edilen, kadın ve erkek arasında tarihsel olarak eşitsiz iktidar ilişkilerinin bir tezahürüdür ve kadına yönelik şiddet, kadının erkeğe göre ikincil konumda kalmasını zorlayan sosyal bir mekanizmadır.”
Kadına Yönelik Şiddetin Tasfiye Edilmesi Deklarasyonu (A7RES/48/104)
Başa Dön
Avrupa Konseyi
Uluslararası alanda insan haklarının korunmasında en etkin yasal düzenlemelerden biri olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Türkiye 1954 yılından beri taraftır. 1987 yılından bu yana Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı getiren 11 no’lu ek Protokole de taraftır.
Avrupa Konseyi kadınların şiddetten korunmasını 1990’lardan beri teşvik etmektedir. Bu bağlamda (Rec 2002/5) Sayılı Kadının Şiddete Karşı Korunması Hakkında Tavsiye Kararı çıkarmıştır.
Avrupa Konseyi, 2006-2008 yılları arasında “Aile İçi Şiddet Dahil Kadına Yönelik Şiddeti Ortadan Kaldırmak” başlıklı bir kampanya yürütmüştür. Ayrıca Parlamenterler Meclisi siyasi irade göstererek kadına yönelik şiddetin tasfiye edilmesi ve önlenmesi yönünde yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmanın yapılması için bir dizi kararlar ve tavsiyeler almış bunun sonucunda, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) imzaya açılmıştır. Bu sözleşme kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin olarak Avrupa çapında hazırlanan ilk uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, 25 Kasım 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylanmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. CEDAW, 12 ve 19 Sayılı Genel Tavsiyeler ile Pekin Eylem Platformu’nun belirlediği ilkeler ve alanlar çerçevesinde oluşturulan İstanbul Sözleşmesi üç temel ilke üzerine kurulmuştur: Kadınların yaşam hakkı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve ayrımcılık yapmama. Devletin özen gösterme sorumluluğu çerçevesinde kadına yönelik şiddet göstermemesi, devlet adına faaliyet gösteren kişi, kurum ve kuruluşların özen gösterme yükümlülüğüne uygun davranmaları ve devlet dışı aktörlerin şiddet eylemlerini ise yasal ve diğer tedbirleri alarak şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması ve tazmin edilmesini sağlamak olarak tanımlar.
Başa Dön
Avrupa Birliği
Kadına yönelik şiddetin yok edilmesi AB’nin 1990’lardan beri gündemindedir. Ancak Avrupa Kadın Şartı’nın kabul edilmesi 2010 yılında gerçekleşmiştir. Avrupa Kadın Şartı 5 maddeden oluşur, bunlardan birisi, “Onur, Saygınlık ve Cinsiyete Dayalı Şiddeti Sonlandırma”dır. Ayrıca AB, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin altı öncelikli alan belirlemiştir. Bunlardan biri Avrupa Kadın Şartı’na uygun olarak kadına yönelik şiddettir. Buna uygun olarak, 2012 yılında Şiddet Mağdurlarının Hakları, Destekleri ve Korunması Hakkında bir direktifi kabul etmiştir. Bu direktif kadına yönelik şiddetle mücadelenin asgari standartlarını da ortaya koymaktadır.
“Bir kişiye o kişinin toplumsal cinsiyeti veya toplumsal cinsiyet kimliği veya toplumsal cinsiyet ifadesi nedeniyle şiddet yöneltilmesi şeklinde veya bir toplumsal cinsiyete mensup olan kişileri orantısız olarak etkileyen şiddet, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olarak anlaşılır. Mağdurun fiziksel, cinsel, duygusal veya psikolojik zarar, veya ekonomik kaybıyla sonuçlanabilir. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, bir ayrımcılık biçimi olarak ve mağdurun temel özgürlüklerinin ihlalidir ve yakın ilişki içindeki şiddeti, cinsel şiddet (tecavüz, cinsel saldırı ve taciz dâhil); insan ticareti, kölelik ve zorla evlendirme, sözde “namus cinayeti” gibi zararlı uygulamaları içerir. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurları ve onların çocukları maruz kaldıkları şiddetle bağlantılı yüksek, ikincil ve tekrar mağduriyet, sindirilme ve misillemeye maruz kalma riskleri taşıdıkları için özel destek ve koruma gereksinimindedirler”
Directive 2012/29/EU (Şiddet Mağdurlarının Hakları Destekleri ve Korunması Hakkında AB Direktifi 2012/29)
Türkiye, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden olup Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakereleri yürütmektedir. Yukarıda sayılan kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla uluslararası kuruluşların aldığı kararlara katılmış ve imzalanan sözleşmelere taraf olarak yükümlülük altına girmeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Bu nedenle KYAİŞ’in önlenmesinde Jandarma tarafından uygulanacak prosedürler de bu temel uluslararası norm ve standartlara uygun olmak zorundadır.
Başa Dön
(AİHM) Opuz v. Türkiye Kararı
İnsan Hakları belgelerin bir kısmı açık şekilde kadına yönelik şiddete dair düzenlemeler içerirken bir kısmı cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağına ve kadın erkek eşitliğine ilişkin düzenlemeler içermekte bir kısmı ise temel metinler olmaları itibariyle kadına yönelik şiddet konusunda yol gösterme niteliği taşımaktadır. Özellikle eşitlik hakkı, cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağı, yaşama hakkı, kanun önünde eşitlik, çalışma hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı gibi düzenlemelerin yer aldığı belgeler, bu düzenlemelerin kadına karşı şiddeti önlemeye veya ortadan kaldırmaya yönelik mücadele ile sıkı bağı nedeniyle konumuzla yakından ilgilidir.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir ayrımcılık şekli olduğu düşünüldüğünde, ayrımcılık yasağı ile ilgili düzenlemeler doğrudan olmasa da kadına yönelik şiddet konusunu ilgilendirmektedir. Özellikle cinsiyete dayalı ayrımcılık yasağını düzenleyen metinlerde kadına yönelik şiddet ile ayrımcılığın yakın ilişkisi ortaya çıkmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Opuz v. Türkiye Kararı bu duruma örnektir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) kadına yönelik şiddete ilişkin özel bir düzenleme bulunmamasına rağmen, Sözleşme’nin yaşama hakkını düzenleyen 2. maddesi ve işkence yasağını düzenleyen 3. maddesi ile birlikte ele alındığında ayrımcılık yasağını düzenleyen 14. maddesine ilişkin de bir ihlal bulunduğu sonucuna varmıştır.
Opuz v. Türkiye
“Mahkeme, Türkiye’deki genel ve ayrımcı yargı pasifliğinin, kasıtlı biçimde olmasa da, esasen kadınları etkilediği şeklinde yukarıda yaptığı tespitini hatırda tutarak, başvurucu ve annesi tarafından maruz kalınan şiddetin, kadına yönelik ayrımcılığın bir biçimini oluşturan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet olarak görülebileceği kanaatindedir.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Kadına yönelik şiddete dair açık düzenlemeler içermeyen insan hakları belgelerini değerlendirilirken, insan hakları hukukunun yaşayan ve gelişen bir yapı olduğu unutulmamalıdır. Değişen şartlar ve bakış açısı, hak ve özgürlüklere ilişkin yorumların ve dolayısıyla bu belgelerin kapsamının sınırlarını genişletmektedir. Ortaya çıktığı dönemde açık şekilde kadına yönelik şiddet konusunu ele almamış olan bir belgenin zaman içerisinde bu konuya ilişkin söz söyler hale gelmesi mümkündür. Bunun en önemli örneği; BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) ile kurulan Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin yayınlamış olduğu 12 ve 19 No.lu Genel Tavsiyeler ile kadına yönelik şiddet konusunu CEDAW kapsamına dâhil etmesidir.
Başa Dön
Birleşmiş Millet Şartı ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Birleşmiş Milletler Şartı’nın önsözünde kadın erkek eşitliğine yer verilmektedir. Irk, cins, dil veya din farkı gözetmeksizin herkesin insan haklarına ve ana hürriyetlerine karşı saygıyı geliştirerek ve teşvik ederek milletlerarası işbirliğini gerçekleştirmek BM’nin amaçları arasında yer almaktadır. Ayrıca Şart’ta cinsiyet farkı gözetmeksizin herkesin insan hak ve özgürlüklerine saygı gösterilmesini teşvik etmek ve bu hak ve özgürlüklerden faydalanılmasını kolaylaştırmak da düzenlemiştir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin (İHEB) önsözünde insanlık ailesinin bütün üyelerinin eşit ve devredilemez hakları olduğunun kabulünün özgürlüğün, adaletin ve dünya barışının temeli olduğuna ve kadın erkek eşitliğine değinilmektedir. Beyanname’de bütün insanların özgür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğduğu (madde 1); herkesin ayrım gözetilmeksizin Beyanname’de yer alan hak ve özgürlüklerden yararlanacağı (madde 2/1); her bireyin yaşama, özgürlük ve kişi güvenliği hakkı olduğu (madde 3); hiç kimsenin işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamayacağı (madde 5); herkesin hukuk kişiliğinin tanınması (madde 6) ve kanun önünde eşitlik ile kanunun korumasından eşit şekilde yararlanma hakkı olduğu (madde 7) ve evlenmenin serbest ve tam rıza ile yapılabileceği (madde 16/2) düzenlenmiştir. Beyanname’de bu düzenlemeler dışında çalışma hakkı, eşit işe eşit ücret ilkesi, mülkiyet hakkı, sosyal güvenlik hakkı, eğitim hakkı gibi başkaca pek çok düzenleme yer almaktadır.
Şart’ta ve Beyanname’de yer alan eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı, yaşama hakkı gibi düzenlemeler kadına yönelik şiddetle sıkı bağ içerisindedir. Çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı vb. düzenleyen maddeler ise kadına yönelik şiddetle mücadeleyi destekleyebilecek ikincil maddelerdir. Kadınların şiddetsiz bir ortamda yaşayabilmeleri için adalete erişebilmeleri ve ekonomik olarak desteklenmeleri ciddi önem arzetmektedir. Yukarıda sayılan haklar tam da bu nedenle kadınların ve kadına yönelik şiddetle mücadele eden herkesin ve tüm kurumların elini güçlendirmektedir.
Söz konusu iki belgede kadına yönelik şiddetle ilgili açık bir düzenleme mevcut olmamakla birlikte, bu kadar stratejik ve öncü iki metinde kadın erkek eşitliğine ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa yer verilmesi büyük önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Şartı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışını güvence altına almak üzere kurulan Birleşmiş Milletler’in kurucu sözleşmesidir. Beyanname de Birleşmiş Milletler’in insan hakları ile ilgili kabul ettiği ilk uluslararası belgedir. Beyanname, temel insan hak ve özgürlüklerini kapsamayı hedeflediğinden tarihsel bir öneme sahiptir ve günümüz koşullarında dahi geçerliliğini korumaktadır. Beyanname, hukuksal açıdan bir yaptırım gücüne sahip değilse de bugüne kadar çok sayıda uluslararası sözleşmenin hazırlanmasına ve hakların hukuken tanınmasına vesile olmuştur. Bununla birlikte, bugün Beyanname’nin hükümlerinin büyük bölümünün örf ve adet hukuku haline gelerek bağlayıcılık kazandığı kabul edilmektedir.
Kendimizi Değerlendirelim
Kadınlara Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge
Kadınlara Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge özel olarak kadına yönelik şiddeti düzenleyen belgelerden biridir.
Bildirge, 20 Aralık 1993 tarihinde oylamaya başvurulmaksızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir.
Bildirge, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) etkin olarak uygulanmasının kadınlara yönelik şiddetin önlenmesine katkıda bulunacağı, Bildirge’nin bu süreci güçlendireceği ve tamamlayacağı kabulüyle hazırlanmıştır.
Bildirge’nin başlangıç bölümünde kadınlara yönelik şiddetin, kadınların haklarının ve temel özgürlüklerinin ihlalini oluşturduğu, bu hak ve özgürlüklerini kullanmalarını zedelediği veya geçersiz kıldığı belirtilmektedir. Bildirge’ye göre kadınlara yönelik şiddet, erkekler ve kadınlar arasında tarihten gelen eşitsiz güç ilişkisinin bir tezahürü ve kadınları erkeklerle karşılaştırıldığında ikincil konuma zorlayan can alıcı sosyal mekanizmalardan biridir.
Azınlık gruplarına mensup kadınlar, yerli topluluklara mensup kadınlar, mülteci kadınlar, göçmen kadınlar, kırsal veya merkezden uzak topluluklarda yaşayan kadınlar, muhtaç kadınlar, kurumlardaki veya gözlem altındaki kadınlar, kız çocuklar, engelli kadınlar, yaşlı kadınlar ve silahlı çatışma durumlarındaki kadınlar gibi bazı kadın gruplarının şiddete özellikle maruz kalma riski altında bulundukları Bildirge’nin başlangıç bölümünde yer alan tespitlerden bir başkasıdır.
Bildirge’nin 2. maddesinde kadınlara yönelik şiddetin, sayılanlarla sınırlı olmaksızın şunları içerir biçimde anlaşılması gerektiği düzenlenmiştir:
- Dayak ve hırpalama, ev halkına dâhil olan kız çocuklarının cinsel suistimali, drahoma (kadının ailesinin evlenirken erkeğin ailesine verdiği para, çeyiz benzeri uygulama) bağlantılı şiddet, evlilik içi tecavüz, kadınların genital sakatlanması (genital mutilation) veya kadına zarar veren diğer geleneksel uygulamalar, eş haricinde (ev halkına dâhil) kişilerce uygulanan şiddet, sömürüyle bağlantılı şiddet dâhil olmak üzere aile içinde meydana gelen fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet;
- Tecavüz, cinsel suistimal, iş yerinde, eğitim kurumlarında veya diğer yerlerde meydana gelen cinsel taciz ve sindirme, kadın ticareti ve fahişeliğe zorlama dâhil olmak üzere genel olarak toplum içinde meydana gelen şiddet;
- Nerede olursa olsun devlet tarafından işlenen veya göz yumulan fiziksel, cinsel veya psikolojik şiddet.
Bildirge’nin 3. maddesinde kadınların siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya herhangi başka bir alanda tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden eşit olarak yararlanma ve bunların eşit koruması altında olma hakları olduğu belirtilmektedir. Bu haklar diğerlerinin yanı sıra şunları kapsar:
- Yaşama hakkı,
- Eşitlik hakkı,
- Özgürlük ve kişi güvenliği hakkı,
- Kanun önünde eşitlik hakkı,
- Tüm ayrımcılık biçimlerinden azade olma hakkı,
- Ulaşılabilecek en yüksek fiziksel ve ruhsal sağlık standardı hakkı,
- Adil ve elverişli çalışma koşulları hakkı,
- İşkence veya diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye veya cezalandırmaya maruz bırakılmama hakkı.
Kendimizi Değerlendirelim
CEDAW
Birleşmiş Milletler
- Kabul tarihi: 1979
- Yürürlük tarihi: 1981
- Türkiye bakımından yürürlük: 19.01.1986
Alt Başlıklar:
Kadınlara Karşı Ayrım: Tanım (CEDAW Madde 1)
“Kadınlara karşı ayırım deyimi kadınların, medeni durumlarına bakılmaksızın ve kadın ile erkek eşitliğine dayalı olarak politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya diğer sahalardaki insan hakları ve temel özgürlüklerinin tanınmasını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını engelleyen veya ortadan kaldıran veya bunu amaçlayan ve cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayırım, mahrumiyet veya kısıtlama anlamına gelecektir” (CEDAW, Madde 1)
Başa Dön
İlkeler
Cinsler arası eşitliği amaçlar.
- Kadınlara karşı ayrımcılığın gecikmeksizin ortadan kaldırılmasını öngörür.
- Formel bir eşitlik anlayışı değil, fiili (de facto) eşitlik anlayışı söz konusudur.
- Hem kamusal hem de özel alanda ayrımcılığın yok edilmesini öngörür.
- Devleti yalnızca kamu görevlilerinin eylemlerinden dolayı değil, özel şahıslar ya da şirketlerce gerçekleştirilen eylemlerden dolayı da sorumlu tutar.
- Yasal eşitliğin ötesine geçerek kültürel ve sosyal normların değişmesi gerekliliğini ifade eder.
Sözleşme’ye taraf devletler kadınlara karşı ayrımcılığın her biçimini yasaklayıp, her türlü vasıtayla ve hiç vakit kaybetmeden kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etme politikası izlemeyi kabul ederler (2.madde). Taraf devletlerin bu bağlamdaki taahhütleri arasında:
- Kadın-erkek eşitliği prensibini içselleştirmek,
- Yasalar ve diğer uygun vasıtalarla bu prensibin pratik olarak uygulanmasını sağlamak,
- Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı yasaklayan ve yaptırımlar getiren gerekli mevzuatı çıkarmak ve ilgili diğer tedbirleri almak,
- Kadınların haklarını erkeklerle eşit bir biçimde koruyacak hukuki mekanizmalar kurmak,
- Yetkili ulusal yargı yerleri ile diğer kamu kurumları vasıtasıyla her hangi bir ayrımcılık karşısında kadınların etkili bir biçimde korunmasını sağlamak,
- Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan mevcut yasaları, hukuki düzenlemeleri, gelenekleri ve uygulamaları değiştirmek veya kaldırmak için gerekli her türlü tedbiri almak,
- Kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan bütün ulusal ceza hükümlerini kaldırmak yer almaktadır.
Ayrıca Sözleşmeye taraf devletler, kadınların tam olarak gelişmelerini ve ilerlemelerini sağlamak üzere, erkeklerle eşitlik temeline dayanan insan haklarını ve temel özgürlüklerini güvence altına almak ve kullanmalarını sağlamak amacıyla, mevzuat çıkarmak da dâhil her alanda ve özellikle siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda gerekli her türlü tedbiri almakla da yükümlüdürler (3.madde). Sözleşme’nin 3. maddesi, taraf devletlerin kadınların gelişmelerini ve ilerlemelerini sağlamak için gerekli ve etkin adımları atmaması halinde, kadınların CEDAW ve diğer insan hakları sözleşmelerince güvence altına alınmış olan haklarını tam olarak kullanmalarının mümkün olmadığını ifade etmektedir.
Sözleşme’nin 4(1). maddesinde taraf devletlerin kadınlar ve erkekler arasında fiili/uygulamada (de facto) eşitliğin gerçekleşmesini hızlandırmak için geçici ve özel önlemler alabilecekleri, bunların ayrımcılık şeklinde mütalaa edilemeyeceği düzenlenmiştir. Kadınları güçlendirmeye yönelik önlemler, ayrımcılık yasağına aykırılık teşkil etmeyecektir. Bu önlemlere eğitim ve siyasete katılımda kadın kotaları örnek gösterilebilir.
Başa Dön
Maddi Hükümler
Toplam 30 maddeden oluşan Sözleşme’nin ilk 16 maddesi maddi hükümler olarak adlandırılmaktadır. Takip eden maddeler yürürlüğe giriş, taraf olma usulü, oluşturulacak denetim organının yetki ve görevleri gibi konuları düzenleyen usule ilişkin maddelerdir.
1. Madde: Ayrımcılık tanımı.
2. Madde: Ayrımcılığa karşı uygulanacak genel politikaların kabulü.
3. Madde: Temel insan hakları ve özgürlüklere ilişkin güvencelerin sağlanması.
4. Madde: Geçici ve özel önlemler.
5. Madde: Kalıplaşmış rollerin ve önyargıların değiştirilmesi, çocukların yetiştirilmesinde görev paylaşımı.
6. Madde: Kadın kaçakçılığı ve satışıyla mücadele.
7. Madde: Siyasi ve kamusal yaşama ve karar alma süreçlerine katılım.
8. Madde: Uluslararası düzeyde temsil.
9. Madde: Vatandaşlık değiştirme ya da sürdürme hakkı.
10. Madde: Eğitimde eşitlik sağlanması, meslek seçiminde kalıpların yok edilmesi.
11. Madde: İstihdamda eşit ücret, doğurganlık yeteneğinin korunması.
12. Madde: Sağlık bakım hizmetleri, aile planlaması.
13. Madde: Ekonomik ve sosyal yardımlar, krediler, kültürel yaşam.
14. Madde: Kırsal alandaki kadınlar: özel sorunlar, çalışma ve gelişim.
15. Madde: Kadınların hukuk önünde eşitlik güvencesi.
16. Madde: Evlilikte ve aile içi ilişkilerde ayrımcılığın yok edilmesi.
Başa Dön
CEDAW Komitesi Genel Tavsiye No. 19
Genel Tavsiye No.19’da Sözleşme’nin 1. maddesinde yer alan ayrımcılık tanımının kadınlara kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız şekilde etkileyen toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti de içerdiği ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin Sözleşme’nin belirli hükümlerinin açıkça şiddetten söz edip etmediğine bakılmaksızın söz konusu hükümleri ihlal edebileceği ifadesi yer almaktadır (11. Oturum, 1992).
Genel Tavsiye’de aile içi şiddet ve istismar, zorla evlendirme, çeyiz cinayetleri (dowry deaths), asitle saldırı ve kadınların genital sakatlanması gibi zorlama ve şiddet içeren uygulamaların yaygın şekilde sürdüğü belirtilmektedir. Ev içi şiddetin tüm toplumlarda yaygın olduğu ve aile ilişkileri içerisindeki her yaştaki kadının dayak, tecavüz, diğer cinsel saldırı biçimleri, ruhsal ve diğer şiddet biçimlerine maruz kaldığı, ekonomik özgürlükten yoksunluğun kadınların bu şiddet döngüsünden çıkmalarını engellediği ve nihai olarak kadınların kamusal yaşama katılmalarının önüne geçtiği tespiti yer almaktadır.
Komite, Sözleşme’nin kamu otoritelerince gerçekleştirilen şiddeti de kapsadığını ancak Sözleşme kapsamında ayrımcılığın hükümetler tarafından ya da onlar adına gerçekleştirilen eylemlerle sınırlı olmadığını vurgulamaktadır. Komite, Sözleşme’nin tam anlamıyla uygulanabilmesi için taraf devletlere gerek kamu gerek özel kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsun toplumsal cinsiyet temelli şiddetin tüm biçimlerini ortadan kaldırmaya yönelik uygun ve etkili tedbirleri almaları yönünde tavsiyede bulunmaktadır.
Ayrıca, Komite taraf devletlere şiddet mağdurları için destekleyici hizmetler sağlanması, şiddetle mücadele için alınan tedbirlerin etki düzeylerinin ölçülmesine yönelik istatistik tutulması, adli personele, kanun uygulayıcılara ve diğer kamu çalışanlarına yönelik toplumsal cinsiyete duyarlı eğitimler verilmesi, etkili başvuru yolları ve tazminat da dâhil etkili giderimler sağlanması yönünde de tavsiyede bulunmaktadır.
Genel Tavsiye’ye göre taraf devletlerce ev içi şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik alınacak tedbirler arasında yer alması gerekenler tedbirler şunlardır:
- Ev içi şiddet vakalarında cezai müeyyide ve hukuki giderim.
- Kadın cinayetlerinde namusa dayalı savunma imkanının yasalardan çıkarılması.
- Ev içi şiddet mağdurları için sığınak ve danışma hizmetleri.
- Hem fail hem mağdur için rehabilitasyon programları.
- Ensest ve cinsel istismar vakalarında aileler için destek hizmetleri.
Sözleşme’nin amacı ve Komite’nin genel tavsiyeleri göstermektedir ki Sözleşme’de kadına yönelik şiddetin tanımı yapılmamış ve bu konuda özel bir maddeye yer verilmemiş olsa da taraf devletler kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma ve bunu gerçekleştirmek için gereken tüm tedbirleri alma yükümlülüğü altındadırlar.
Türkiye, Komite’nin Genel Tavsiye No.19’da da belirttiği üzere, Sözleşme’nin tam anlamıyla uygulanabilmesi için gerek kamu gerek özel kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsun toplumsal cinsiyet temelli şiddetin tüm biçimlerini ortadan kaldırmaya yönelik uygun ve etkili tedbirleri almakla yükümlüdür. Ayrıca şiddet eylemlerinin yol açtığı hak ihlallerini önleme, soruşturma ve cezalandırmada gereken özeni gösterme ve mağdurun uğradığı zararın giderilmesi için harekete geçme yükümlüğü altındadır.
Başa Dön
Kendimizi Değerlendirelim
Başa Dön
Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi
İstanbul Sözleşmesi
Kadınlara Yönelik Şiddetin ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesine ve Bunlarla Mücadele Edilmesine Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi), bölgesel nitelikli sözleşmelerden biridir. Sözleşme, özel olarak kadına yönelik şiddet konusunda hazırlanmıştır. Avrupa Konseyi sözleşmelerinden biri olan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye tarafından imzalanmış ve onaylanmıştır. Sözleşme bağlı kılınma rızalarını açıklayan tüm ülkeler yönünden 1 Ağustos 2014 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Sözleşme’nin “Temel haklar, eşitlik ve ayrım gözetmeme” başlıklı 4. maddesi ile Sözleşme hükümlerinin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka görüşe sahip olma, ulusal veya sosyal menşe, bir ulusal azınlıkla bağ, mülkiyet, doğum, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, yaş, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen ya da mülteci olma durumu veya başka statüler temelinde herhangi bir ayrımcılık olmaksızın taraflarca uygulanması güvence altına alınmıştır. Sözleşme’deki kadına yönelik şiddet tanımı, 1993 tarihli Kadınlara Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılmasına Dair Bildirge ile hemen hemen aynıdır.
Kadınlara yönelik şiddet, bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır ve ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem ve bu eylemler ile tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir.
Aile içi şiddet, aile içerisinde veya hanede veya mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da eski veya şimdiki eşler veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemi anlamına gelir.
Toplumsal cinsiyet, kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve sosyal olarak inşa edilen roller, davranışlar, eylemler ve nitelikler anlamına gelir.
Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, kadına kadın olmasından dolayı uygulanan ve kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddet anlamına gelir.
Başa Dön
Sözleşmenin Getirdikleri
- Fiziksel, psikolojik,cinsel ve ekonomik şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti ve namus cinayetleri gibi konularla ilgili hükümler içeren Sözleşme, taraf devletlerin kadına yönelik şiddet konusunda sorumluluktan muaf tutulamayacağını vurgulamaktadır.
- Sözleşmede, taraf devletlerin şiddet eylemlerini her koşulda önleme ve şiddet mağdurlarını koruma sorumluluğuna geniş yer verilmektedir.
- Sözleşmede, kadınların şiddete maruz kalmadan ve şiddet mağduru olduktan sonra korunmasıyla ilgili düzenlemeler yer almaktadır.
- Sözleşme, taraf devletleri kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadeleyi sağlamak üzere ceza hukuku alanında somut önlemler almakla da yükümlü kılmaktadır.
- Şiddet mağdurlarına ücretsiz hukuksal destek sağlanmasını öngörmektedir.
- Sözleşme ayrıca, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ile ilişkili iltica talepleri ve geri göndermeme ilkesi konusunda güvence getirmektedir.
- Sözleşmeye göre, taraf devletlerin eğitim müfredatına kadın - erkek eşitliği, kadına yönelik şiddet, karşılıklı saygı konularını eklemeleri gerekmektedir.
- Sözleşme, taraf devletlerin uygulamalarını izlemek üzere bir denetim mekanizması oluşturulmasını öngörmektedir.
Başa Dön
İstanbul Sözleşmesi Düzenlemeleri
Oldukça ayrıntılı düzenlemeler içeren ve 81 maddeden oluşan Sözleşme’de aşağıdakilerle sınırlı olmamakla birlikte pek çok konu düzenlenmektedir:
- Kadınların şiddetten uzak yaşama hakkı,
- Ayrımcılık yasağı,
- Toplumsal cinsiyete duyarlı ve bütüncül politikalar kabul etme ve uygulama yükümlülüğü,
- Uzmanların eğitimi,
- Mağdurlara anladıkları dilde ve zamanında bilgi verme yükümlülüğü,
- Bireysel ve toplu şikâyetleri güvence altına alma,
- Sığınaklar,
- Telefonla yardım hattı,
- Cinsel suç mağdurlarına ve çocuk tanıklara yönelik destek programları,
- Zorla evlendirme,
- Israrlı takip, ,
- Kadınların genital sakatlanması (genital mutilation),
- Suçların sözde “namus” adına işlenen cinayetler gibi kabul edilemez gerekçeleri,
- Arabulucuk vb. alternatif uyuşmazlık çözümlerinin kadına yönelik şiddet vakalarında uygulanması yasağı,
- Acil durumlarda uzaklaştırma kararı verilmesi,
- Adli yardım.
Kadına yönelik şiddetle mücadele eden/etmesi gereken/görevleri arasında yer alan tüm kişi ve kurumların bu Sözleşme’ye hâkim olması gerekmektedir. Sözleşme’nin nasıl uygulandığının izlenmesi için tüm kurumlar kendi izleme gruplarını ve planlarını oluşturmalıdır.
Başa Dön
Kendimizi Değerlendirelim
Başa Dön
|